Enis Karavil ve Sinem Kurultay ile olan bu sohbetimizde SANAYİ313’ün ilhamlarından ve nasıl ortaya çıktığından bahsettik.
Fotoğraflar: Elif Kahveci (@elifkahveci)
1. Selamlar Sinem ve Enis! Bize önce kendinizden bahseder misiniz? Nasıl bir eğitim aldınız, nerede yaşıyorsunuz?
SK: Selam, Bilkent Üniversite’sinde Güzel Sanatlar Fakültesi’nde İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı eğitimimi tamamladıktan sonra hem biraz işin yönetim tarafını merak ettiğim hem de aslında mesleği İstanbul’da yapmak istediğim için Bilgi Üniversitesi’nde Tasarım Kültürü Yönetimi başlıklı kısa bir programa katıldım, 2003’te başlayan İstanbul hayatım son 15 senedir Beyoğlu Cihangir’de sürüyor. Görsel dünyaya, özellikle resim yapmaya, yapanları izlemeye heyecan duyan bir çocuktum, üniversite vakitleri yaklaşınca kalem tutan elimi biraz daha “meslek gibi bir meslekle” birleştirmem ailemin verdiği yönle oldu. Özetle hayatta ne yapacağım aşağı yukarı hep belliydi, fakat işin bu kadar ciddiye bineceğini düşünmezdim.
EK: Boston şehrindeki Bentley University’de aldığım işletme eğitimin ardindan küçüklükten beri çoğalarak benim için bir tutku haline gelen iç mimariyi profesyonel bir boyuta geçirmek icin Londra’ya taşındım. Inchbald School of Design’daki eğitimin ardından Albert Museum ve London Design Festival gibi geriye baktığım zaman halen beni heycanlandırabilen deneyimlerim oldu. 2013 yılında ani bir karar ile Istanbul’a taşınmaya karar verdim.
2. Bugün olduğunuz yere gelmenizdeki en önemli dönüm noktaları neler? Yollarınız nasıl kesişti?
EK: Bana göre istikrar önemlidir. Sanayi313 çatısı altında bulundurduğu farklı disiplinler ile yıllar içinde farklı kitlelere ulaşmayı başardı. Bugün Sanayi313 10 yaşında, aynı heyecan ve keyif ile büyüyerek yola devam ediyor. Sanayi313 en başından beri çok inandığım bir proje. Öne çıkmasını benzersiz ve özgün olmasına bağlıyorum.
Sinem ile yollarımız Sanayi313 ‘ün olgunlaşma zamanında kesişti. Takım çalışmasının önemine çok inanan biri olarak aynı vizyonu paylaştığım arkadaşlarımla çalışmanın çok değerli ve motive edici olduğunu hissediyorum.
3. Sanayi313’ün çıkış hikayesi nedir? Eski bir oto tamirhanesini böyle bir kolektife çevirdiniz. Bu dönüşüm süreci nasıldı sizler için?
EK: Sanatçıları takip ederseniz her toplumda, her şehirde bir şekilde doğru yönü bulabilirsiniz. Onların buradaki varlığı bizim Sanayi’ye gelmeye karar vermemizde önemli bir rol oynadı. Buraya geldiğimizde Oto Sanayi Bölgesi, şehrin merkezinde yer almasına rağmen önünde hala ciddi bir büyüme potansiyeli olan bir bölgeydi. Buradaki dönüşüme Sanayi313 projesi ile önayak olmamız beni mutlu ediyor. Zaman içinde plaza nüfusunun da artmasıyla pek çok ihtiyaca karşılık vermiş olduk. İç mekânı tasarlarken pek çok olanaklar sağlayan endüstriyel yapılar konum olarak burayı tercih etmemize sebep oldu. Yapıların tavan yükseklikleri ve tamirhanelerden kalma demir kapılar gibi detaylar yaratmak istediğim mekâna oldukça uygundu. Sanayi313 en başından beri çok inandığım bir proje. Bu kadar öne çıkmasını benzersiz ve özgün olmasına bağlıyorum. Mekânın bize bir şey dikte etmesine izin vermeden, biz onu hayalimize dönüştürdük. Sanayi313 10 yaşında ve yeni maceralara her zaman göz kırpmaya hazır.
4. Aynı çatı altında bir de dükkânınız var. Hem kendi tasarımlarınızı hem de yurtdışından topladığınız vintage ürünleri görüyoruz. Üretme ve ürün seçme süreci nasıl ilerliyor?
SK: Enis’in dünyanın dört bir yanından seneler içinde topladığı ürünler, özellikle ilgi duyduğu belirli objeler, şeyler, çeşitli seyahatlerin sonunda sayısını arttırarak mağazada raflara yerleşiyor. Seçtiği her şeyi kendisine alır gibi bağ kurarak topladığı için bazılarının satılması ofiste büyük bir hüzünle karşılanıyor.
Yakın zamanda kullanmayı sevdiğimiz malzemelerin kusursuz bir işçilik ve sade formlarla bir araya geldiği yeni bir mobilya ailesi ortaya çıkardık. Bu mobilyalarla geçtiğimiz haziran ayında Kopenhag’da 3daysofdesign’a katıldık ve bizi çok mutlu eden dönüşler aldık. Öğrencisinden üreticisine, büyüklü küçüklü tasarım firmalarına, dergicilere kadar pek çok farklı gruptan ilginç insanlarla tanıştık, iletişim kurduk. Şehirde gezip gördüğümüz her köşenin, sokaktaki mazgalın fotoğrafını çekip ilham klasörlerimize yerleştirdik.
2025 Mart’ta bu aileye yeni eklemeler yapmış şekilde Paris’te Matter and Shape’te olacağız.
EK: Sanayi313 İstanbul merkezli bir kolektiftir. SANAYI313 marka çatısının merkezindeki tasarım stüdyosu aynı zamanda alışılmışın dışında alışveriş deneyimleri sunan bir mağaza/galeri alanına sahiptir. Tüm bölümler, SANAYI313 vizyonu altında birbirlerinden beslenerek ve ilham vererek etkileşim halinde faaliyet gösterirken, İstanbul’un sanayi bölgesinde eski bir oto tamirhanesinden dönüştürülen mekândaki bu çok fonksiyonlu kullanım yaklaşımı, ziyaretçilere SANAYI313 dünyasıyla etkileşim kurmaları için farklı yollar sunar ve bütün duyularına hitap eder.
5. SANAYI313 PAPER adlı yılda iki kez yayımlanan basılı bir derginiz var. Dergi çıkarma fikri nasıl ortaya çıktı? Favori bir sayınız var mı?
EK: SANAYI313, kendi kitlesi ile sürekli iletişim halinde olmanın bir aracı olarak, çağdaş yaşam kültürü ve yaratıcılığa odaklı SANAYI313 PAPER adlı bir dijital yayına sahiptir. Yayından özenle seçilen içerikler, ayrıca Sidni Karavil yayın yönetmenliğindeki SANAYI313 editör ekibi tarafından yılda bir kez yayımlanan bir basılı dergiyi oluşturur. Derinlemesine röportajlar, makale ve fotoğrafların yer aldığı SANAYI313 PAPER; sanat, tasarım, mimari, gastronomi ve seyahat konularından oluşan içeriği ile kültür meraklılarına hitap eder.
Her yeni sayı bir öncekinin üzerine koyarak ilerliyoruz. Dolayısıyla en yeni sayı hep favorim oluyor.
6. Enis, uzun yıllar Londra’da yaşadıktan sonra İstanbul’a döndün. İngiltere nasıl bir bakış açısı kattı sana?
EK: İngiltere günlerimin kariyerinde önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Benim için başlangıç noktası. Farklı ülkelerde biriktirdiklerimin yarattığı etkileşimin yansımalarını tasarladığım mekân ve objelerde somut olarak görebiliyorum.
7. Yakın zamanda sık sık Petra Coffee ve Bil’s Pera mağazasının projesi için bir araya geldik. İkinizin de kendine özgü bir stili var. Günlük tarzınızı nasıl tanımlarsınız? İçinde en rahat olduğunuz parçalar neler?
SK: Kılık kıyafetle oyun oynadığım, denemeler yaptığım zamanlarım oldu, fakat genel olarak hiçbir zaman elim çok da kadınsı kıyafetlere gitmedi. Yakınlarda saçımı kısacık kestirerek iyice yakışıklı bir hal aldığım için zaten çok sevdiğim mini eteklere dönüş yaptım.
Farklı kesim ve modelde olduğunu muhtemelen sadece benim fark ettiğim gömlek ve pantolonlardan oluşan bolca siyah eşyam var.
Zaman içinde zincir markalarla alışverişimi minimuma indirdim. Bu da trendlerden tamamen muaf olmasam da gardırobuma giren eşyaları görece yaşlanmayacak cinsten seçmemi sağlıyor. Son zamanlarda ikinci el mağazalarına da daha fazla bakar oldum.
EK: Siyah, zamansız ve kendime has aksesuarlar ile… T-shirt ve jean bana kendimi en rahat hissettirenler.
8. Bu çekimde ikiniz de Bil’s Oxford Gömlek giyiyorsunuz. Gömlek insanı olduğunuzu biliyoruz; sizin bir gömlekte aradığınız özellikler nedir?
SK: Uzun kollu, kısa kollu, geniş ya da standart kesim tüm gömleklerde aradığım ortak özellik söz dinlemeleri. Bana kendi formunu dayatan kaskatı gömleklerdense sağıyla soluyla biraz oynayıp istediğim kesime büründürdüğüm gömlekleri seviyorum.
EK: Gömlek; rahat, bol ve uzun olmalı.
9. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak ofiste dinlediğiniz bir playlist’i bizimle paylaşabilir misiniz?
Sevgili dostum undomondo’nun playlistlerinden o ana uygun olanlarini dinliyoruz.
https://link.bils.com/sanayi313-spotify
Enis Karavil: @eniskaravil
Simge Kurultay: @sinkur
@sanayi313
