ECE DURAN VE OĞUL ÖZTUNÇ

Bil’s sohbetler serisinin 18. bölümünde Ece Duran ve Oğul Öztunç ile Kurtuluşta olan evlerinde buluştuk. Maçka Sanat Galerisi’nde yeni açılan sergilerinden ve tasarım-üretim süreçlerinden bahsettik.

Fotoğraflar: Elif Kahveci (@elifkahveci)

1. Selamlar Ece ve Oğul! Bize önce kendinizden bahseder misiniz? Nasıl bir eğitim aldınız, nerede yaşıyorsunuz?

Oğul: Selam Bil’s, ben Oğul. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimarlık okudum. Piknik Works isimli çok yönlü bir tasarım pratiğinin kurucu ortağıyım. Aynı zamanda Ece ile birlikte Osmanbey’de yaşıyoruz, birlikte düşünüyor, yaratıyor, yaşıyor ve birçok üretim yapıyoruz. Evimiz kitaplar, çizimler ve bilimum üretim teçhizatlarıyla dolu. Bir de tabi Miro’muz var. Biz böyle bir üçlüyüz.

Ece: Merhabalar! İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde mimarlık okudum, sonrasında ise İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisansımı yine mimari tasarım alanında tamamladım. Pratiğim boyunca mimarlık mesleğinin bağlandığı normatif yapma prosedürlerine mesafelenerek bilinçdışı, rüyalar, sezgi ve kehanet gibi daha irrasyonel araçlarla mekâna yaklaşmaya çalışıyorum. Bu yaklaşım bazen yazıyla, bazen dijital dünyalarla bazen de fiziksel inşa ile gerçekleşiyor.

Hem benim hem Oğul için üretim sadece bir eylem değil, kişiliğimizin temelinde duran kuvvetli bir kaya gibi. Bü yüzden de birlikte kurduğumuz dünya, bu kayayı sürekli olarak şekillendiren kitaplardan, çeşitli büyüklüklerdeki masalardan, çizim dolu defterlerden oluşuyor.

2. Ece, mimar, akademisyen ve sanatçı olarak çok yünlü çalışıyorsun, işlerini ve tarzını nasıl tanımlarsın?

Ece: Özellikle okumak, araştırmak, kitapların içine dalmak beni her zaman çok fazla besliyor. Kelimelerden çok fazla etkileniyor zihnim, okuduklarımı materyal olarak elimle denemeye, keşfetmeye itiyor; kısacası beni harekete geçiriyor.

Nasıl yemek yapıyorsam öyle de üretim yapıyorum, neyin birbirine yakışacağını koklayarak buluyorum, bir nevi içsel terazi ile. Önce bir tarifi adım adım takip etmeye çalışıyorum sonrasında ise o ansızın karşıma çıkan zencefili ait olmadığı bir yere eklemekten kendimi alamıyorum. Sonucunu bilmeden bedenimin beni yönlendirmesine izin veriyorum.
Bir medyuma bağlı kalmaktansa, bir fikrin içine derinlemesine yerleşmeyi seviyorum. Yöntemler, fikrin gerekliliklerine göre şekilleniyor; kimi zaman dijital modelleme programlarını, kimi zaman ise fiziksel araçları kullanıyorum. Ancak özünde, tüm bu araçlarla araştırdığım şey, rüyaların mekansal potansiyelleri oluyor.

3. Oğul senin de çok yönlü bir mimar olduğunu biliyoruz. Yaptığın birçok işin yanı sıra Piknik Works’ün gündelik hayat üzerine kurulu mimari çalışmalarını yürütüyorsun. Tüm bu alanların içinde seni en çok besleyen hangisi?

Oğul: İzlediğim, okuduğum, hayran olduğum, arkadaşlarımla sohbet ettiğim her şey üretimlerimi besliyor. Bu zamana kadar tek bir alanda üretim yapmaya yoğunlaşmak yerine, birçok mecraya yayılan, ama belirli düşünme ve üretme şekillerini benimseyen bir pratik hayatı oluşturdum. Bu bana sürekli öğrenme ve farklı alanlardan beslenme olanağı veriyor. Bir bakıma hep öğrenci oluyorum ve yaptığım işlere bu heyecanın yansıdığını umuyorum. Turgut Uyar’ın Korkulu Ustalık’ta söylediği gibi “Efendimiz acemilik”.

ECE DURAN VE OĞUL ÖZTUNÇ

4. Yarattığınız işler içinden en zorlandığınız ya da süreçte size çok dokunan bir işiniz oldu mu?

Ortak: En son Maçka Sanat Galerisi’nde açılan yeni yıl sergimiz, bizim için hem en zorlayıcı hem de en dokunaklı işlerimizden biriydi. Sofra adını verdiğimiz bu yerleştirme, insanları bir araya gelmeye ve beraber oturmaya davet eden, içine girildiğinde bir masaya dönüşen, aynı zamanda galerinin ölçeğiyle oynayan bir yılbaşı ağacı yorumu.

Genelde galerilerde işler belgelenirken fotoğraflarda insanın olmamasına dikkat edilse de, bu çalışma kendi bağlamında, fotoğraflarda insanla birlikte varlık kazanan ve anlamını derinleştiren bir yapıya sahip. Sofranın anlamını bu şekilde de enstalasyonun içinde barındırmaya devam etmesi çok mutlu ediyor bizi. Sergimiz yakın zamanda açıldı ve 17 Ocak 2025’e kadar ziyaret edilebilir. Umarız keyif alırsınız.

Sergi linki: https://www.mackasanatgalerisi.com/Turkce/Exhibitions/Sofra-Ece-Duran-0

5. Oğul ile beraber yarattığınız işler var mesela Taksim Camii ile ilgili yaptığınız ‘Dokunmanın Hazzı’ Birlikte çalışma fikri nasıl ortaya çıktı ve beraber çalışmak nasıl bir deneyimdi?

Ortak: Beraber üretmek ilişkimizin ilk gününden itibaren temel dinamiklerinden biri oldu.

Sanırım ikimizin de canı gönülden istediği bir şeydi. İlk yaptığımız şey sırayla

birbirimizin çizimlerini tamamlayarak doldurduğumuz ve bu şekilde diyalog kurduğumuz bir defterdi. Sonra evimizdeki mobilyalardan, birlikte ürettiğimiz spekülatif ve mimari projelere kadar genişledi bu.

6. Ece, bildiğimiz kadarıyla en son Mamut Art Project’te yer aldın. Senin için nasıl bir süreçti?

Ece: Mamut Art ekibi inanılmaz özenli, organize ve çok iyi bir damak tadına sahip bir ekipti. Seren ve Ekin her sene olduğu gibi inanılmaz bir seçki çıkardılar. Seçkideki diğer sanatçılarla tanışmak, bir araya gelmek de o yüzden ayrı bir keyifti.

Sergilenen çalışmam “Sites of Further Becomings”, ilk işlerimden biriydi. Mekansal kurgusunu, farklı mimarlık okullarının stüdyo proje metinlerini bir araya getirip harmanlayarak oluşturduğum bir brief üzerinden tasarladım. Marshall McLuhan’ın modern medyanın, farklı kültür ve coğrafyalardan gelen bilgileri bir araya getirerek sürekli bir çarpışma ve dönüşüm yarattığı ağ sistemine yaptığı vurguya da bir referans niteliği taşıyordu.

7. Ece, yakın zamanda Bilsart Shop’ta sergilenmeye başlanan “and then architecture falls asleep” hakkında neler anlatmak istersin bize?

Ece: Benim için gerçekten pratiğimin omurgasını oluşturan bir projeydi. İnşa edilmeyecek bir mimarlık için alternatif bir tasarım kılavuzu olarak çalışan yüksek lisans tezime de ismini veriyor aynı zamanda. Pratiğimi nasıl bir zemine oturtacağımı tez sürecinde bu projeyle keşfettim diyebilirim.

Mimarlığın rüyaya dalmasını, önyargılar ve sınırlar olmadan kendini yeni şekillerde hayal etmesini istiyordum. Bu süreç tabii ki öncelikle benim mekanla ilgili bildiklerimi unutmamı ve zihnin kontrolünü bırakmamı gerektirdi. Sokakta bulduğum objelerin kalıplarını aldığım, testereyle kesip biçtiğim; tamamen bedenimin içgüdülerine göre, zihnimi devreden çıkararak kararlar aldığım bir keşif süreciydi.

Belki şu parantezi açmakta da fayda var. Konu sanatsal bir üretim olduğunda, izi sürülen şey çoğunlukla bilinçaltı, öznellik ve buradaki potansiyeller oluyor. Ve Sonra Mimarlık Rüyaya Daldı projesinde ise önemli nokta, mimari üretimin neden-sonuç ilişkisine dayalı kalıplaşmış tasarım sürecini bir rüya hali olarak kurgulayarak, herhangi bir bilimselliğe ve mantığa dayanmayan rüyalar, sezgi ve kehanet gibi daha irrasyonel araçları buraya dahil edebilmekti.

8. Ayrıca evinizde birçok kendinizi tasarlayıp ürettiği mobilyaları görüyoruz. Beraber eviniz için üretim yapmak nasıl başladı?

Ortak: Bu inanılmaz bir gündü. Öylece ruhsuz biçimde önümüzde duran sehpanın üzerindeki nesneleri sehpaya çizmeye başladık. Sonra bunları delmeye ve sehpanın içine kat çıkmaya karar verdik. Hepsini numaralandırdık, tablayı çıkarıp kestirdik. İçine ışık ekledik ve nesneleri yerleştirdik. Bir heyecanla her şey bir günde tamamlandı ve ortaya çıkan çok sevdiğimiz bir sehpa oldu. Şimdi bunun arkadaşlarını tasarlıyoruz. Komodin, dresuvar, koltuk vs. Hemen akabinde masalarımızı da tasarlayalım dedik. İki masa tasarladık. Biri üretmek için, diğeri beklenmedik kompozisyonlarda açık havada yemek yemek için. Hepsini severek kullanıyoruz. Kendimiz için yapıp mobilya yapmanın inceliklerini öğreniyoruz. Galiba bu gidişle yalnız kendine çalışan mobilyacılar olacağız.

9. Çekimin sonunda çok güzel bir sunumunuz oldu. Bu fikir ve tasarım nasıl ortaya çıktı? Bir ürüne dönüştürme fikriniz var mı?

Ortak: Bu fikir aklımıza bir gün çok sevdiğimiz arkadaşlarımıza sofra hazırlayacağımız zaman aklımıza geldi. Acayip bir şey yapalım dedik ve ikimizin zihni çarpışıp böyle bir şey çıkardı. Ece kaotik düşünüyor, Oğul’sa düzenli. Bu ikisi beraber çalışınca kaos ve düzenin sonsuz çatışmasını işe taşıyor. Düzenli bir sofra kuruluyor ama hayat ve yemekler kaotik. Dinamik bir tür ilginçlik ortaya çıkıyor. Düzenleme, hazırlama ve yemek yeme eylemi bir performansa dönüşüyor. Maçka Sanat’taki sergimizde de bu sofranın benzerini kurduk. Belki bir ürüne de dönüştürürüz kim bilir.

 

10. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak dinlediğiniz bir playlist’i bizimle paylaşabilir misiniz?

Oğul: Ben Ece’nin güzel biçimli kulağından ilham alıp kapağına koyduğum bir playlistimi paylaşayım: ‘Kulağın Hazları’. Bugün bir kısmını dinledik. Müziğin mekanda dolaşıp özel bir kulaksal haz hali oluşturduğu parçaları topladım burada. Tam nasıl tarif edilir bilemiyorum.

Hesap
İstek listesi
İstek listesi
Giriş Yap
Bir hesap oluşturun


Kişisel bilgileriniz sipariş verebilmeniz, websitesinde problemsiz bir alışveriş deneyimi yaşayabilmeniz için kullanılacaktır. Ayrıntılar için gizlilik ilkesi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Şifre kurtarma

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin. Yeni bir şifre oluşturmanız için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.


ALIŞVERİŞ ÇANTASI 0
SON GÖRÜNTÜLENEN 0