Ecem Yüksel ile sohbetimizde onun dünyası, sanatla ilişkisi, üretim süreci, sergileri ve onunla yaptığımız iş birliğimiz üzerine konuştuk. Ecem Yüksel Bil’s için tasarladığı gömleklerinde gündelik manzaraları yapısal müdahillerle yeniden kurguluyor. Dingin bir plaj ve derin bir ormanın kıyısındaki oyun sahasının içerisinden ödünç aldığı elemanları çoğaltıyor, yeniden boyutlandırıyor ve tekrardan tanımlanmış kurgusal manzaralar ortaya çıkarıyor.
Fotoğraflar: Elif Kahveci (@elifkahveci)
1) Ecem selam, okuyucularımıza kendinden biraz bahseder misin?
Selam Ceren, Mimar Sinan Üniversitesi Resim bölümünden mezun oldum. 2007 senesinden beri İstanbul’da yaşıyorum ve üretiyorum.
2) Resimlerinde genellikle figürler ve manzaralar yer alıyor. Bu kompozisyonları oluşturma sürecinde nasıl karar veriyorsun?
Üretim sürecim organik ilerliyor. Her zaman planlı kararlar sonucunda üretim yapmıyorum. Birçok kararı sürecin içinde vermeyi seviyorum. Belli konular var ama kesin değişimlerden çok, yavaş dönüşümler olmasını seviyorum. İşlerimin hayatımdaki figürlerden ve mekânlardan yola çıkan hikâyeleri olduğu için kararlarım ve ısrarlarım kendi yaşantımla paralel ilerliyor.
3) “A Warm Welcome” adlı ilk solo sergin, Gallery Kairos’ta izleyiciyle buluştu. Daha önce katıldığın sergilerin dışında hissettiklerini ve anlatmak istediklerini tek bir seferde ifade etme fırsatı sana nasıl geldi?
Çok heyecanlandım, uzun süredir planladığım ve üzerine düşündüğüm bir sergiydi. Bir açıdan da benim uzun zamandır baş başa olduğum işleri bir arada görmek, o kadar açık bir şekilde göstermek ve izleyici tepkisini direkt almak ilginçti ve mutlu etti. 🙂
4) Sergide tuval işlerin dışında farklı bir medyumla daha üretim yaparak üç boyutlu eserler de ortaya çıkardın. Bir anlamda figürlerin üç boyuta taşınmış oldu. Üretim sürecini ve sana hissettirdikleri hakkında neler söylemek istersin?
İlk defa denediğim bir yöntemle ürettim. En son öğrenciyken üç boyutlu denemeler yapmıştım. Formu oluşturduktan sonra boyama aşamasında iki boyutlu bir yüzeyde çalışıyormuş gibi yaklaşmak istedim. Resimlerle birlikte baktığımızda iki boyutlu ortamdan çekip aldığımız bir çizgi film karakteri gibi göründü.
5) Bil’s markasıyla iş birliği yaparak ortaya çıkan gömlekler, tuvallerinde yer alan desenlerden oluşuyor. Gömleklerden bir tanesi resmen senin tuvalini alıp giymişiz hissiyatını veriyor. Gömleği bir tuval gibi kullanıp, tasarımı hayal etme ve üretiminden doğan bir gömlek yaratma süreci senin için nasıl bir deneyimdi?
Pentür ağırlıklı çalışıyorum. Tuval ve kağıt yüzeyi benim için güvenli alanlar. Bunun yanında resmin çoğaltılması farklı formlarda ve tekniklerle tekrar etmesi fikrini de çok seviyorum. Baskı, üzerine düşündüğüm ve üretimime dahil ettiğim bir yöntem. Farklı sergileme şekilleri de beni çok heyecanlandırıyor. Gömlekleri yeni bir sergileme şekli olarak düşündüm. Giyilebilir olduğu için hareketli ve bu sayede sürekli yeni açılar gösteren ve değişen manzaralar oluşturmayı amaçladım.
6) “Top Scorer” ve “A Little View from a Hiking Day” hikâyelerini senden dinleyebilir miyiz? Nereden hafızalar barındırıyor bu işler ve dolayısıyla gömlekler?
“Top Scorer” Finlandiya’da izlediğim ülkenin ulusal sporu Pesapallo maçından bir anı gösteriyor. Burak ve Kristy ile birlikte üçümüzün de ilk defa izlediği bir sporun genç ligi finallerini izlemiştik üç gün boyunca. Kuralları anlamaya çalışmayı bıraktık ve o nefis manzarada çocuklarını izleyen ailelerin verdiği tepkilerden maçı takip ettik. İlginç bir şekilde çok keyifli bir kaç gün geçirdiğimiz bir zamandı.
“A Little View from a Hiking Day” İzmir Çeşme’den bir görüntü ve yine çok kişisel bir andan ve onu resmetmekteki ısrardan ortaya çıktı. Gömlek üzerine düşündüğümde manzaranın hareketli bir yüzeyde nasıl görüneceğini ve değişeceğini anlamaya çalışıyordum. Özellikle bu gömlekte başka başka imkânlar ve görüntüler yakaladığımı düşünüyorum.
7) Fan Page, Cat Days ve Paiva isimli sanatçı kitapların var. Her bir kitabı farklı bir sanatçıyla ortaya çıkarttın. Genel olarak birlikte üretmeye ve iş birliklerine nasıl bakıyorsun?
Birlikte üretmeyi ya da aynı mekânı paylaşma yoluyla işlerin direkt konuşmadığı noktada bile kişilerle yan yana olmayı seviyorum. Destek almak, vermek her zaman iyi geliyor. Şanslıyım ki etrafımda işleriyle beni çok heyecanlandıran sanatçı dostlarım oldu, ilham verdikleri zamanlar, motive ettikleri dönemler… Dayanışma ya da sadece aynı dili konuşmanın verdiği güven harika. Üretim sürecinde yalnız ilerlerken bazen risk almak zorlaşabiliyor, farklı şekillerde kısır döngüye girilebiliyor. Bu özel alana birini davet etmek risk almayı kolaylaştırıyor, rahatsızlık yarattığı noktada daha ilginç hale getiriyor her şeyi ve bu haliyle de bana konfor alanlarımdan daha kolay kaçmayı öğretiyor. Bil’s ile olan iş birliği de bana böyle bir yerden çok şey öğretti; yeni bir alan açtı.
8) Önümüzdeki günlerde Burak Ata ile birlikte KENDİ Koleksiyonu’nun mekânında “Oyun Serbest!” isimli serginiz açılacak. Sergi hazırlıkları esnasında sohbetimizi de, Elif Kahveci’nin objektifinden çekimini de burada gerçekleştirdik. İçeride KENDİ Koleksiyonu’na ait oyuncakların sabit olarak sergilendiği bir mekânda, oyun temalı bir sergi kurdunuz. İzleyiciler geldiğinde neyle karşılaşacak biraz bahsetmek ister misin?
Burak’la çok uzun süredir aynı evi ve atölyeyi paylaşıyoruz. Oyun Serbest! sergisinde birlikte katıldığımız bir sanatçı misafir programı sırasında ürettiğimiz sulu boyaları ve KENDİ Koleksiyonu’nun desteği ile ürettiğimiz iki yeni işi olan “Kış” ve “Çino Takas Kartları”nı gösteriyoruz. Sergi bizim ikili ilişkimizin, birbirimize olan desteğin ve ortak düşünme şeklimizin bir izlencesi gibi okunabilir. İkimizin de oyunla kurduğu ilişki ve oyunun hayatımızdaki yeri bizi koleksiyona doğrudan bağladı ve bu sergideki işlere referans oldu.
9) Peki senin hayatında oyunun yeri nedir?
Oyun oynamayı ve izlemeyi çok seviyorum. Bu hevesle de üretimimde izlerini zaman zaman gösteriyorum. Oyunun görselleştiği noktayı da çok heyecanlı buluyorum. Oyun estetiğini, kendi kuralları olmasını ve dinamiğini, çeşitliliğini seviyorum. Her şeyin oyun olması ve o bakış açışı beni çok heyecanlandırıyor.
10) Takip ettiğin ve ilham aldığın sanatçılar var mı? Seni üretim yapmak üzere harekete geçiren şeyler nelerdir?
Çok fazla var. Müze gezmeyi çok seviyorum eskinin ustaları izlemek beni çok heyecanlandırıyor. Dönem dönem değişse de bazı işlere sürekli dönüp dönüp tekrar bakmak benim için çok keyifli. Bunun yanında şanslıyım ki etrafım müthiş yetenekli sanatçılarla çevrili. Arkadaşlarımın atölyelerine gitmek işleri üzerine sohbet etmek aynı şekilde eleştiriyi bu kadar samimi şekilde almak çok iyi geliyor ve ilham veriyor.
11) Bu keyifli röportajın sonunda bize zaman ayırdığın için teşekkür ederiz. Son olarak, senin de son zamanlarda takip ettiğin ve okuyuculara önermek istediğin bir film, kitap ya da bir şarkı listesi var mı?
Film önerisi Ryusuke Hamaguchi’den Drive My Car, kitap William Saroyan’dan Yüreğim Dağlardadır. Şarkı listesi yerine beni son günlerde en çok eğlendiren oyununu önermek istiyorum. İnanılmaz güzel ve detaylı düşünülmüş ekosistem kurmayı amaçlayan kuş temalı kutu oyunu WINGSPAN. Oyunun mobil versiyonu da var. Oyun arkadaşı olmayanlara da onu tavsiye edebilirim. 🙂
Ecem Yüksel: @ecmyuksel